Belkide bu gece, hayatımın en edebi ve sanatsal gecesinden yazıyorum. 15 Aralık ile birlikte 16 Aralığı beklerken. Bir elimde kalemim, önümde karalamakta olduğum kağıtlarım, masamın kenarında bu öğleden sonra aldığım kibritimle yaktığım sigaramı çelimsizce tutmaya çalışan kağıttan küllüğüm, arka fonda; otomatik portakal kitabını okuduktan sonra sardığım klasik müziğim -Beethoven, silence-.
Bu müthiş gecede beynim ve kalbim seni düşünmeye zorlamakta ruhumu. Tek taraflı olamayacak kadar yoğun bu seferki düşüncelerim. Aynı geceyi ayrı yerlerde birlikte yaşıyor olmalıyız.
Sahi niye böyle oldu da, sadece bazı gecelerde birbirimizi düşünerek kaldık? Niye bitki çaylarının soğumadan önce yalnızca 15 dakikası var ? Neden Mozart’ın Türk marşı isimli bestesi var ? Gündüzleri neden gökyüzü kırmızı, yeşil veyahut sarı değilde mavi ? Bu insanlar neden hep sana benziyorlar?
Düşündükçe anlamsızlaşıyor hissettiklerim...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder